0(312) 216 11 09

Bir süre önce 2006 yılının büyüme verilerini yeni(!) hesaplama yöntemine göre açıklayan TÜİK, buna göre 2007'nin son çeyrek verilerini de açıkladı.

Yeni milli gelir hesaplama yöntemine göre Türkiye'nin 2006 yılı GSYH'sı 758 milyar YTL, kişi başına düşen milli gelir ise 7 bin 500 dolar olarak açıklanmıştı. TÜİK, 576 milyar YTL olan 2006 yılı GSYH'nın yüzde 31,6 artışla 758 milyar YTL'ye ulaştığını söylemişti.

Yeni hesap yöntemine geçilmesine rağmen, 2007 yılının son çeyrek büyüme rakamı yüzde 3.4 olarak gerçekleşti. Böylece 2007 yılının tamamında büyüme, beklenen yüzde 5 yerine yüzde 4.5'te kaldı. Şayet yeni hesap yöntemine geçilmemiş olsaydı yıllık büyüme yüzde 3.8 seviyesinde kalacaktı.

Sanal Olarak Zenginleştik!

Yeni hesap yöntemi ve nüfusun tahminden az çıkması, 2007 yılı büyüme ve kişi başına milli gelir rakamlarının gerçeğin üzerinde açıklanmasını sağladı. 2007'de milli gelir 658.8 milyar dolara çıkarken, kişi başına milli gelir 9.333 dolar oldu. TÜİK tarafından açıklanan 2007 yılı büyüme rakamları, Türkiye'nin 2001'deki ekonomik krizin ardından en düşük büyümesini yaşadığını ortaya koydu. 2007 yılında yüzde 5 büyüme hedefleyen Türkiye, yüzde 4.5 oranında büyüdü. Böylece son altı yılın en düşük büyümesini yaşayan Türkiye, kağıt üzerinde tarihinin en yüksek kişi başına gelir rakamına ulaşmış oldu.  

 Eski ve Yeni Hesaplama Yöntemine Göre GSMH Büyümesi

 

Eski Yönteme Göre (10.12.2007)

Yeni Yönteme Göre (31.3.2008)

2007.I

6.8

7.6

2007.II

4.1

4.0

2007.III

1.5

3.4

2007.IV

--

3.4

Daha önce bu köşede ve birçok yerde sanal büyümeden bahsettik ve yetkilileri uyardık. Ancak, dikkate alan olmadı. 2004-2006 yıllarının büyüme rakamlarında yapılan manipülasyonları daha önce ayrıntılı şekilde tartışmıştık. 2006 yılının yeniden hesaplanmasıyla yapılan iyileştirmeyi(!) ise yukarda açıkladık. 2007 yılındaki farklılık ise yukarıdaki tabloda görülmektedir. 2002 yılında krizden sonraki yıl olmasına rağmen, yüzde 6.2 büyüyen ekonomi, her türlü "manipülasyon ve illüzyona" rağmen, yeni hesaplama yöntemlerine rağmen 2007'de ancak yüzde 4.5 büyüyor! Bunun takdirini sizlere bırakıyorum!

2007 yılında büyümede yaşanan yavaşlamadan en fazla etkilenen tarım sektörü oldu. Tarım sektörünün GSYH içindeki payı yüzde 9.7'den yüzde 8.6'ya inerken, tarımda 2007 yılında yüzde 7.3 küçülme oldu. Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, 2007'de, tarımda son 40 yılın üçüncü en büyük gerilemesinin gerçekleştiğini bildirdi.

"Kur düştü, nüfus azaldı, milli gelir şişti!"

Bu yorumları biz yaptığımız zaman taraflı olduğumuz, ya da "kriz tellallığı" yaptığımız söyleniyor. Dolayısıyla, TZOB Başkanının açıklamasının ardından, sizlere Ankara Ticaret Odası Başkanı Sinan Aygün'ün değerlendirmesini sunmak istiyorum. Hesaplama yöntemi değiştirilerek, döviz kuru düşürülerek ve nüfus azaltılarak milli gelir rakamlarının kağıt üzerinde şişirildiğini ileri süren Aygün şöyle diyor: "Ne oldu da bir anda 650 milyar dolarlık ekonomi olduk. Yeni fabrikalar kurup üretim mi yaptık? Yeni tarlaları tarıma mı açtık?

Bunların hiçbiri olmadı. Sadece hesaplama yöntemi değiştirildiği için milli gelir bir gecede üçte biri kadar şişti. Bu şişme hiçbir şekilde üretim artışına dayanmıyor. Döviz kurunun düşmesi de dolar cinsinden milli gelirde tamamen sanal bir artışa yol açtı. Gelir, 2002 yılının sabit fiyatları ve 2002 yılı döviz kuruyla hesaplandığında, 2007'de milli gelirin 321 milyar dolara, kişi başına gelirin de 4 bin 544 dolara gerilediği rahatlıkla görülür."

Ekonomideki  değişik sektörlerin temsilcileri de ekonomik krizden korktuklarını ve bu gidişle 2001 yılını mumla arayabileceklerini belirtiyorlar.  "Tüketici alışverişi kıstı. İlk darbeyi giyim aldı. Sezon indirimle start aldı. Gıdada markalı ürün kullanan bile ucuz ürünlere yönelmeye başladı. Konutta arz talebin önüne geçti. Müteahhit eskisi gibi konut satamıyor. Bu süreç böyle devam ederse kriz beklentisi gerçeğe dönüşür" diyen sektör temsilcileri bir an önce ekonomiye odaklanılmasını talep ediyor.

Bu noktada açıklanan rakamların 2007'nin son çeyreğine ait olduğunu ve küresel mali krizin şiddetlendiği ve iç siyasi istikrarın bozulduğu ilk çeyrek dönem rakamlarının çok daha vahim olacağı açıktır. Tüm bu hususları dikkate alınca, 2008'de ekonomide ciddi sıkıntılar yaşanacağını ve önlem alınmazsa krizin derinleşebileceğini söyleyebiliriz.

Biz bunları söylüyoruz! Sadece biz değil bütün dünya krizi konuşuyor, ama AKP Hükümeti ve Sayın Başbakan kulaklarını tıkıyor. Dünyadaki tepkilere geçmeden önce içerden  sorumlu bir bürokratın, Merkez Bankası Başkanının  yorumlarına göz atalım!

Merkez Bankası Başkanı: Akut kriz var, reformları ertelemeyin!

Merkez Bankası Başkanının, AB ve IMF çıpalarının gücünü kaybetmesinin ardından hükümete karşı artan "reformlar takvime bağlansın" görüşlerine destek verdiği basında yer aldı.

Hükümeti reformlara hız vermesi konusunda uyaran Yılmaz, sermaye hareketlerinin daha fazla olduğu durumlarda ülkelerin, yatırımcıların negatif değerlendirmeleri ile karşı karşıya kaldığını belirterek, "Bugün finansal piyasalarda akut bir kriz yaşanmaktadır. Özellikle küreselleşmenin ortaya çıkmasından bu yana en akut kriz olarak adlandırılabilir bu" dedi. Türkiye'nin "ağır bir reform gündemi" olduğuna işaret ederek, reformların zamanında yapılması gerektiği uyarısında bulunan Yılmaz, "Reform gündeminin zamanında yerine getirilmesini sağlamak için bir takvim hazırlamalı ve sıkı bir şekilde uygulanmasını performans kriterlerine bağlayarak kamuoyuna açıklamalıyız. Önceden açıklanan takvimin uygulanmasında bir gecikme olması halinde ise politika yapıcılarının bunun nedenlerini kamuoyuna açıklamaları için gerekli mekanizmalar oluşturulmalı" dedi. Yılmaz, kısa vadeli kazançlar için uzun vadeli çıkarların heba edilmemesi gerektiğini vurguladı.

Yurtdışından krize ilişkin uyarıların yanı sıra, yurtiçinden de uyarılar var! Bakın dünya, özellikle de AKP'nin gözdesi olan IMF kriz hakkında ne düşünüyor.

IMF: ABD Büyük Buhran'dan bu yana en ağır krizi yaşıyor, Türkiye de etkilenir!

IMF, ABD'nin 1929 yılında yaşanan Büyük Buhran'dan bu yana en büyük finansal krizini yaşadığını açıkladı. ABD ekonomisinin bu yıl ve gelecek yıl yüzde 0.5 oranında büyüyeceğini tahmin eden IMF, global büyümenin 2008 ve 2009 yıllarında yüzde 3 veya daha altına düşme olasılığını yüzde 25 olarak görüyormuş. ABD Merkez Bankası (FED) Başkanı Ben Bernanke de, ekonominin hâlâ yavaş büyüdüğünü belirterek, "Resesyon muhtemel" demiş.

Öte yandan, IMF Dış İlişkiler Bölüm Başkanı Mesud Ahmed  Aralık 2007'de, yükselen piyasa ekonomilerinin son küresel çalkantılardan şimdiye kadar aşırı etkilenmediklerini, ancak kredi gereksinimlerini büyük ölçüde dış bankalardan karşılayan ve ihracatı yavaşlayan ülkelerde bazı etkilerin görülebileceği uyarısında bulunmuştu.

Bu çerçevede, IMF Başkanı Dominique Strauss-Kahn, Şubat 2008'de Hindistan'daki ziyareti sırasında yaptığı açıklamada, ABD'de çıkan bir ekonomik krizin, gelişmekte olan ülkeleri etkilemeyeceği yolundaki hipotezin yanlış olduğunu belirtti.

Dominique Strauss-Kahn, "Nasıl mali sektör ile reel sektör arasında bir ayrışma yok ise, sanayileşmiş ülkelerle yükselen piyasalar arasında da bir ayrışma olamaz" dedi.

Strauss-Kahn, ABD'deki ekonomik yavaşlamanın ciddi olduğunu belirterek, bu yavaşlamanın bir süre daha devam edeceğine dikkat çekti.

Yani IMF, krizin ciddi olduğunu ve Türkiye'nin de krizden etkilenmesinin kaçınılmaz olduğunu söylemiş.

ABD ve İngiltere krizi önlemek için işbirliği yapıyor!

Öte yandan, İngiltere ve ABD'nin, finansal piyasalardaki krizin aşılabilmesi için ortak bir çalışma grubu oluşturmaya hazırlandığı ve böylece bankacılık sisteminde yaşanan krizin derinleşmesinin önüne geçilmesinin hedeflendiği bildirildi.

Bu konudaki uzlaşmanın, İngiltere Maliye Bakanı Alastair Darling ile ABD Hazine Bakanı Hank Paulson arasında yapılan görüşmede gerçekleştiğine dikkati çeken Financial Times gazetesi, oluşturulacak kurulda Londra ve Washington'da görev yapan hazine ve maliye yetkililerinin görev yapacağını bildirmiş.

Planın 11 Nisan'da Washington'da yapılacak G7 toplantılarında olgunlaştırılacağı ve Brown ile Bush'un da bu hafta Budapeşte'de yapılacak NATO toplantılarında, finansal krizi yenecek işbirliği üzerinde görüşmeler yapacakları kaydedilmiş.

Büyüme Masalının Sonu Nasıl Bitecek?

Yani, IMF  ve uluslar arası kuruluşlar krize ilişkin uyarılarda bulunurken, dünyanın en gelişmiş ülkeleri krize karşı önlem alırken, bizimkiler "bize bir şey olmaz" havasındalar. AKP Hükümetinin Başbakanı ve bakanları "Türkiye ekonomisinin krize karşı dayanıklı" olduğundan bahsediyor! Ama Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz onlar gibi düşünmüyor! Reel sektörün temsilcileri onlar gibi düşünmüyor! Yani bize bir şeyler oluyor!

Sadece rakamlarla oynayarak, hesaplama yöntemlerini değiştirerek göz boyamanın da bir sonu var! Artık "sanal büyüme masalının" sonu geldi! İnşallah bu masal büyük bir krizle sonuçlanmaz! Daha doğrusu, hükümet bir an önce önlem alır da kriz çok derinleşmeden atlatılır. Çünkü, Türkiye ekonomisi zaten birkaç yıldır büyüyememe (üretememe!), daha doğrusu ithalata dayalı sanal büyüme sorunu yaşıyor. Çiftçimiz, çalışanlarımız, sanayi ve ticaret erbabımız ve esnafımızın sıkıntıları da giderek artıyor.

Başta Sayın Başbakan olmak üzere, AKP Hükümetini gerçekleri görmeye ve kafalarını kumdan çıkararak gerekli önlemleri acilen almaya çağırıyorum. Aksi halde bu sanal büyüme masalının sonu pek iyi bitmeyecek!

 

Gece
Gündüz