0(312) 216 11 09

Biliyorsunuz bu köşede sizlerle iki yıla yakın bir süredir ekonomideki gelişmelere ve perde arkasına ilişkin görüşlerimi paylaşıyorum.

Özelleştirmede yaşananlardan, finans sektöründeki yabancılaşmaya, cari açıktan iç ve dış borç sorununa kadar birçok meseleye ilişkin görüşlerimizi bu köşede sizlerle paylaştık. Ama bugün gelinen noktada iç ve dış siyasi gelişmeler ekonomik gelişmelerin önüne geçmiş bulunmaktadır.

Türk Milleti özgürlük ve bağımsızlığına düşkün bir millettir ve Atatürk bu durumu veciz bir şekilde ifade etmiştir. Bugün yaşadığımız şeyler özgürlük ve bağımsızlığımızın tehlikede olduğunun açık bir göstergesidir. Bizler aç kalmaya, her türlü eza ve cefaya katlanırız, ancak haysiyetsiz ve başkalarının boyunduruğu altında bir hayata asla katlanamayız. Bu çerçevede, siyaseten milli bir tavır almak ve gerekli uyarıları yapmak ekonomik sorunlardan önce gelmektedir. Aksi takdirde ekonomimiz de tamamıyla yabancılaşacak ve bir süre sonra elde satacak bir şeyi kalmayan, sıfırı tüketmiş bir mirasyedi gibi ortada kalacağız. Bu durumda, ekonomide yaşanan teslimiyetçilik ve yabancılaşma ile siyasette yaşanan teslimiyetçiliğe karşı tek çözüm milli siyasettir.

Milli birliğimizin tehlikede olduğu, federasyon tartışmalarının artık aleni olarak yapıldığı ve ülkemizin parçalanmaya doğru götürülmeye çalışıldığı bir ortamda tarihe not düşmek sorumluluğuyla bu yazıyı yazıyorum.

Bilgi kirliliğinin, provokasyonların ve manipülasyonların yoğun olarak yaşandığı bir ortamda, MHP lideri Dr. Devlet Bahçeli'nin hafta sonu yapılan Ankara genişletilmiş istişare toplantısında yaptığı konuşma sessiz çoğunluğun hislerine tercüman olan ve yüreklere su serpen bir konuşma olmuştur.  Kasım ayındaki MHP Kongresinde yaptığı Milliyetçilik Manifestosu niteliğindeki konuşmada belirttiği bazı konuların yeniden altını çizen ve MHP'nin milliyetçilik anlayışını yeniden vurgulayan Dr. Bahçeli oynanan oyunlara ve geldiğimiz noktaya dikkat çekerek çok önemli uyarılarda bulunmuştur.

AKP Hükümetinin teslimiyetçi politikalarının bizi getirdiği noktayı şu sözlerle tespit etmiş AKP zihniyetinin iktidarının, Türk milleti ve Türk devletinin bekası için başlı başına ve öncelikli bir tehlike ve tehdit olduğunu belirtmiştir:

"Türkiye'nin milli birliğini ve bütünlüğünü hedef alarak bugün karşımıza çıkan bölücü heveslerin cesaret kaynağı olan AKP, Türkiye'deki bölücü akımların siyasi maskeyle sahneye çıkmasının da birinci derece sorumlusudur. Türkiye'yi bu noktaya, Başbakan Erdoğan'ın ve hükümetinin bu gelişmeler karşısında sergilediği acz, teslimiyet ve gaflet getirmiştir. AKP hükümetinin siyasi hesapları maalesef kanlı terörü yeniden hortlatmış ve bölücü hevesleri artırmıştır.

Bu kimliksiz zihniyet kin, nefret ve düşmanlık tohumlarının ekilmesine, milli birliğimiz ve kardeşliğimizin sarsılmasına, söndürülmüş bölücülüğün yeniden doğmasına neden olmuştur. Bu vizyonsuz, pusulasız ve teslimiyetçi siyaset anlayışının Türkiye'nin güvenliğini ve sonraki aşamada bekasını tehlikeye düşüreceği ve milli çıkarlarını çok ciddi biçimde zedeleyeceği ortadadır. Milli bekamız ve güvenliğimiz, huzur ve esenliğimiz, dirlik ve düzenimiz için başka coğrafyalarda tehdit ve düşman aramaya gerek yoktur.

AKP zihniyetinin iktidarı, Türk milleti ve Türk devletinin bekası için başlı başına ve öncelikli bir tehlike ve tehdittir. Cumhuriyet'in kuruluş ilkelerini ve yapısını tartışmaya açmak, etnik köken farklılıklarına dayanarak bunları yıkmaya çalışmak ve bunlara göz yummak devletin varlığına kastetmekle eş değerdir. Bunun adı ihanettir.."

Türk Milletinin bu hain emellere geçit vermeyeceğini belirten Sayın Bahçeli, vatanın sahiplerinin Türk Milleti ve Türk milliyetçileri olduğunu ve Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kuruluş ilkeleri ile Anayasamızın değişmez ilkelerini hatırlatarak bu değerleri koruma konusundaki kararlılıklarını şöyle ifade etmiştir:

"Türkiye Cumhuriyeti adıyla ve üniter devlet çatısı altında, Türk milleti kimliği ile beraberce yaşayabilmemizin asgari kuralları 1923 yılında Atatürk ve kurucu Kahramanlar tarafından konulmuştur. Büyük Türk milleti, tüm dünyaya son sözünü 29 Ekim 1923 tarihinde söylemiştir ve bu konu bizim için ilelebet kapanmıştır. Başkentimizin Ankara, dilimizin Türkçe, bayrağımızın ay yıldızlı al bayrak, milli marşımızın İstiklal Marşı olduğu belirlenmiş ve Anayasamız tarafından da güvence altına alınmıştır.

............

Türkiye Cumhuriyeti, ebedi vatanında milli varlığını ve birliğini koruyacaktır. Milletinden aldığı asil ismini, kuruluş ilkelerini ve çağları aşıp gelen milli kimliğini değişmeden sonsuza kadar yaşayacaktır. Türk milliyetçileri, bu kutlu değerleri ve kutsal emanetleri, gösterecekleri yüksek fedakârlık, kararlılık, milli şuur ve millet sevgisi ile korumaya yeminlidir."

Bu değerlendirmelerin ardından Türkiye'nin geldiği yol ayrımına dikkat çeken Dr. Bahçeli tüm Türk Milletini bir karar vermeye çağırmaktadır. Son günlerde yanlış zeminlere çekilmeye çalışılan milliyetçilik tartışmaları konusunda da son noktayı koymuştur. Milliyetçiliğin bazılarının göstermeye çalıştığı gibi bir sorun değil, tam tersine Türkiye'nin içinde bulunduğu durumdan çıkması için tek çözüm olduğunu Sayın Bahçeli veciz bir şekilde ortaya koymuştur.

Yazımızı Dr. Bahçeli'nin Yüce Türk Milletini karar vermeye çağıran tarihi sözleriyle noktalayalım:

"Türkiye bir yol ayrımına doğru yaklaşmaktadır ve artık herkes tarafını belli zorundadır. Tereddütle, özürle ve pişmanlıklarla oyalanacak zaman çok geride kalmıştır. Bunun arası ve orta noktası artık yoktur.

Ya onurlu ve huzurlu bağımsız bir millet olarak yaşayacağız,ya da küresel oyunlara boyun eğerek her türlü zillete katlanacağız.

Karar anı yaklaşmıştır. Tercihinizi yapınız. Kararınızı veriniz

Ya teslimiyetçilik, ya milliyetçilik"

Gece
Gündüz