0(312) 216 11 09

TÜRKİYE’DE BANKACILIK: SORUNLAR, GELİŞMELER, ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

GİRİŞ

Ülkelerin kalkınmasında bankalar önemli bir rol üstlenmektedir. İktisat teorisinin temel kavramlarından olan tasarruf, iktisadi büyüme ve kalkınma açısından çok önemli bir unsurdur. Ülkelerin yatırım için ihtiyaç duyduğu kaynakların sağlanması için tasarrufların artırılması gerekmektedir. Ancak, bu durumun gerçekleşmesi mali sistem, özellikle de bankacılık sektörü aracılığıyla olmaktadır.

Bankacılık sektörünün sağlıklı bir şekilde işlemesi ise, bankaların faaliyet gösterdiği ekonomik ve finansal ortamın ne kadar sağlıklı ve istikrarlı olduğuyla çok yakından ilgilidir. Güvenli bir ortam sağlanmadığı takdirde, tasarrufların mali kesime yönelmesi ve yatırımcılara aktarılması, yani bankaların asli fonksiyonlarını yerine getirmesi zordur.

Türkiye'de 1980'li yılların başından itibaren, dışa açılmaya ve ekonomik büyümeye paralel olarak finansal sistem de yapısal değişikliğe uğramıştır. Yerli bankaların sayısı artarken, yabancı sermayeli bankalar da açılmaya başlamıştır. 1990’larda birçok banka yurtdışında banka kurmuş, kurulmuş bankalara iştirak etmiş veya şube açmıştır. Ayrıca ekonomideki bu gelişmelere paralel olarak, kar-zarar ortaklığı esasına göre çalışan özel finans kurumları da kurulmaya başlamıştır. Son yıllarda yeni özel finans kurumlarının kurulması, bu kurumların sektördeki öneminin arttığını göstermektedir. Ancak, Türkiye’de mali kesimin en belirleyici unsuru hala bankalardır.

Türkiye ekonomisindeki gelişmeler bankaları da çok etkilemiştir. Özellikle 1980’lerin ikinci yarısında finans kesiminde yaşanan hızlı gelişmeler ile para ve sermaye piyasalarında yeni araçlar ve kurumların ortaya çıkması, bankaların işleyişini etkilemiş ve daha rekabetçi (hem iç hem de dış rekabete açık) bir ortamda faaliyet göstermek zorunda kalmışlardır. Ancak, ekonomide yaşanan yapısal bozukluklar ve özellikle 32 Sayılı Karar sonrasında döviz işlemlerinin ve bankaların açık pozisyonlarının artması ve yüksek kamu açıklarının finansmanı için bankaların bir kaynak olarak görülmesi üzerine bankacılık sektörü ciddi sorunlarla karşı karşıya kalmıştır.

1980’lerin başındaki banker krizinden sonra en ciddi kriz olan 1994 krizi sırasında 3 banka kapanmıştır. 1990’ların ikinci yarısında ise Etibank, Sümerbank ve Türkbank’ın özelleştirilmesi beklendiği gibi sonuçlanmamış ve daha sonra devlet bu bankaların yönetimine el koymak zorunda kalmıştır. Önce, İnterbank, Bank Ekspres ve Türkbank’ın yönetimine el koyan Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu, 1999 yılı sonunda 4389 Sayılı yeni Bankalar Kanunu’na dayanarak beş bankaya (Esbank, Egebank, Sümerbank, Yurtbank ve Yaşarbank) daha el koymuştur. 1 Eylül 2000 tarihi itibarıyla Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu resmen faaliyetlerine başlamış ve Hazine Müsteşarlığı ve Merkez Bankası denetim ve gözetime ilişkin bazı yetkilerini bir protokolle Kurum’a devretmişlerdir. 27 Ekim 2000 tarihinde Kurum iki bankanın (Etibank ve Bank Kapital) daha yönetimine el koymuştur. Kasım sonunda yaşanan krizin ardından Aralık ayı başında Demirbank'ın yönetimi tartışmalı bir şekilde TMSF'ye devredilmiş, Park Yatırım Bankası'nın ise bankacılık yapma yetkisi kaldırılmıştır. Bu olumsuz gelişmeler programa olan güveni önemli ölçüde sarsmış ve faizler bir anda yükselmiştir. IMF'den sağlanan ek rezerv kolaylığı ile piyasalar rahatlamış ve programa devam edilmiştir. Ancak, Şubat 2001'de tekrar bir kriz yaşanmış ve hemen ardından 28 Şubat 2001'de Cıngıllıoğlu grubunun diğer bankası olan Ulusal Bank, 15 Mart 2001'de de İktisat Bankası Fon'a devredilmiştir. Ulusal Bank daha sonra BDDK'nın 20 Mayıs 2001 tarihli kararıyla kapatılmıştır.

18.6.2002 tarihinde hisseleri Fona devredilen Pamukbank tekliflerin yetersiz olduğu gerekçesiyle satılmamış ve 17.11.2004 tarihinde Halkbank’a devredilmiştir. 3.7.2003 tarihinde ise Türkiye İmar Bankası T.A.Ş.’nin bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılmış ve Bankanın yönetim ve denetimi Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna intikal etmiştir. Daha sonra İmar Bankasının tasfiyesi yoluna gidilmiştir. Halen TMSF bünyesinde bulunan tek banka olan Bayındırbank[1] ise varlık yönetimi fonksiyonu gören geçiş bankası olarak kullanılmaktadır.

Özellikle, finansal ekonomiden reel ekonomiye geçildiğinde, yani risksiz kamu kağıtları getirisinin azaldığı ve enflasyonun düşürüldüğü bir ekonomik ortamda bankaların sorunlarının giderek artması beklenir. Böyle bir ortamda sektörden çıkışların, birleşmelerin ve devralmaların yaşanması kaçınılmaz görünmektedir. Nitekim son yıllarda bankalar ve özel finans kurumları arasında birleşmeler ve devirler artmıştır. Son birkaç yılda yabancıların bankacılık sektöründe satın almalar gerçekleştirdiği görülmüştür. Bu çalışmada, bankacılık sektöründeki gelişmeler, temel sorunlar ve sağlıklı bir bankacılık sisteminin ve mali sistemin tesisi için alınması gereken önlemler ele alınmaktadır.

[1] Tek banka denilen Bayındırbank’ın bünyesinde Etibank, İnterbank, Esbank, EGS Bank, Toprakbank,
İktisat Bankası ve Kentbank’ın birleştirildiği dikkate alınırsa, Aslında TMSF kapsamında bir değil, tam sekiz banka olduğu söylenebilir.

Gece
Gündüz