0(312) 216 11 09

Türkiye Kömür İşletmelerine (TKİ) ait olan ve Soma Kömür İşletmeleri A.Ş. tarafından hizmet alım yolu ile işletilen Manisa İli Soma İlçesinde bulunan yeraltı kömür ocağında, 13 Mayıs 2014 Salı günü meydana gelen olay sonucunda resmi açıklamalara göre, 301 madencinin hayatını yitirdiği bir facia yaşanmış ve Türk Milleti yasa boğulmuştur. Bu elim kazada hayatını kaybeden madencilerimize Allah’tan rahmet; ailelerine, yakınlarına ve ülkemize başsağlığı diliyorum.

Bu yazıda kazanın nedenleri, sorumluları ve sonuçları üzerinde durulacak ve alınması gereken önlemler tartışılacaktır. Öncelikle kazanın nasıl geliyorum dediği, ancak uyarılara rağmen önlemlerin neden alınmadığı üzerinde durulacaktır.

Başbakan Madencilikten Elini Çeksin!

Türkiye iş kazalarında Avrupa’da birinci, dünyada ise üçüncü sırada yer almaktadır. Maden kazalarında ise en çok kömürün çıkarıldığı ve kazaların yaşandığı Çin’in bile çok gerisindeyiz. Peki bu çağda bu kazalar neden önlenemiyor? En azından kayıplar neden azaltılamıyor? Bu soruları cevaplamadan önce Türkiye’de madencilik sektörünün yapısına bakmak gerekiyor.

Maden işletme ruhsatları iki yıldır başbakanın imzasıyla veriliyor. Birçoğunuzun “bu da nereden çıktı?” dediğinizi duyar gibi oluyorum.  Haziran, 2012’ye kadar maden ocağı ruhsatları Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı'na bağlı Maden İşleri Genel Müdürlüğü'nden (MİGEM) alınıyordu. Ancak 16 Haziran 2012'de yayımlanan 2012/15 sayılı Başbakanlık Genelgesi ile madencilikte yeni ocak izinleri Başbakanlığın iznine bağlandı. Genelgede, “belediyeler, il özel idareleri hariç kamu kurum ve kuruluşları ile sermayesinin yüzde 50’sinden fazlası kamu kurum ve kuruluşlarına ait şirketlerin kendi mülkiyetlerinde veya tasarruflarında bulunan taşınmazlarıyla ilgili olarak; kamu kurum ve kuruluşları, vakıf, dernek veya bunların şirketlerine, gerçek veya tüzel kişilere; satış, kira, irtifak, takas, tahsis, devir vb. her türlü tasarrufa yönelik işlemleri için Başbakanlıktan izin alınması” gerektiği belirtilmektedir. Tabii ki sadece maden ruhsatları değil, genelgeden görüleceği üzere bütün rant işleri Başbakan Erdoğan’a doğrudan bağlanmış durumda…

Başbakan bu genelgeyle madenciliğe de el atmıştır. Bu işi niye doğrudan kendisine bağladı! Soma madenini de acaba dolaylı olarak kendisi ya da bir yakını mı kiraladı? Medyada ilgili şirkete 70 milyarlık maden işinin ihalesiz hizmet alımı yöntemiyle verildiği iddiaları yer almaktadır. Acaba Başbakan Erdoğan bunun için mi alelacele Soma’ya gitmiş ve ilgili şirketi aklamaya çalışmıştır. Kamuoyu baskısı artınca da hem Başbakan hem de yandaş medya suçu başkalarına atmaya çalışmıştır.

Meselenin bir de “kömür” boyutu var! AKP hükümeti yıllarca bedava dağıttığı yardımlar ve kömürlerle ayakta durdu! AKP’yi ayakta tutan kömür acaba bu sefer devrilmesine yol açar mı? Bunu zaman gösterecek ama bakanların birbirini suçlamasından, yandaş medyanın gözünün önündeki suçluyu başka mecralarda aramasından AKP’nin bu işten de sıyırmaya çalıştığı anlaşılmaktadır.

Soma madeninin mülkiyeti devletin; kiralama ve işletme ruhsatı verme yetkisi Başbakanın şahsına ait; denetleme yetkisi Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanına ve Enerji Bakanına ait! Ama facianın sorumluluğunu hiçbir hükümet yetkilisi üstüne almamaktadır. Hakkını arayan madenciler ve gerçeği dile getiren bazı gazeteciler hükümet ve yandaş basın tarafından suçlu ilan edilmiştir.

Evet… Ça­lış­ma ve Sosyal Güvenlik Ba­ka­nı da Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı da bu olaydan sorumludur. İlgili sendika da maalesef yetersiz kalmıştır. Ama asıl sorumlu ma­den­le­re ruh­sat ver­me yet­ki­si­ni di­rekt olarak ken­di­si­ne bağ­la­yan Baş­bakan Erdoğan’dır.

Ama her zaman sorumluluğu başkasına atıp, “günah keçileri” yaratmak onun “fıt­ra­tın­da” var!

Kazanın Sorumlusu Uyarıları Dikkate Almayan AKP Hükümetidir!

Maden kazaları konusunda daha önce odalar, meslek kuruluşları, hatta Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu raporlar hazırlamış ve Başbakanlığa ve ilgili bakanlıklara göndermiş. Ama gözü ranttan başka bir şey görmeyen AKP yetkilileri bu uyarılara kulak tıkamış. Örneğin; Maden Mühendisleri Odasının 2010 yılında hazırlamış olduğu “Madencilikte Yaşanan İş Kazaları Raporu”nda Soma Havzasına ilişkin tespitler yapılmış ve burada bir facia yaşanabileceği belirtilmiş, ama dikkate alınmamış.

Öte yandan, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül 2010 yılında Zonguldak Kocadon’da meydana gelen maden kazasından hemen sonra Devlet Denetleme Kurulu’na (DDK) 18.5.2010 tarihinde talimat vererek, maden kazalarının nedenlerini ve sektörün eksikliklerini araştırmalarını istemiş ve Kurulun hazırladığı raporu “gereğinin yapılması” için 8.6.2011 tarihinde Başbakanlığa göndermiş.  Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı da gereğinin yapılması için Başbakanlığa göndermiş. Ancak aradan üç yıl geçmesine rağmen raporda belirtilen ve acilen tamamlanması istenilen eksikliklerin giderilmesi için somut adımlar atılamamış.

Peki bu raporda hangi eksiklikler tespit edilmişti ve bu eksiklikler giderilmiş olsaydı, Soma’da bu kadar fazla can kaybı olur muydu? Önce tespitlere bakalım, sonra da Soma kazasını (faciasını!) araştıran geçici bilirkişi raporlarındaki hususlara bakalım ve kararı siz verin….

Raporda, maden kazalarının nedenleri olarak sayılan birçok husus var.  Ancak tespitlere geçmeden önce bir hususa değinmek istiyorum. Cumhurbaşkanlığının web sitesinde Devlet Denetleme Kurulu raporunun özeti yer almakla birlikte, tamamı bulunmuyor. Meslek kuruluşlarının web sitesinde yer alan raporun tam metninde ise tespit ve önerilerin bulunduğu bazı sayfalar yok! Örneğin tespit ve önerilerin bulunduğu 452-462 sayfalar arası boş sayfa olarak yüklenmiş! Acaba orijinalinde silinerek mi verildi? Bu bölümlerde hükümete ağır gelecek eleştiriler mi vardı? Çıkarılan bölüm başlıklarına bakılınca, makaslanan kısım, galiba bugünkü kazaları veya en azından bazı etkilerini önleyebilecek öneriler içerdiği ve AKP Hükümetini sıkıntıya sokacağı için çıkarılmış gibi görünüyor.

Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulunca "madencilik sektöründe meydana gelen iş kazalarının sebeplerinin araştırılması" amacıyla hazırlanan ve 08.06.2011 tarihinde tamamlanan araştırma ve  inceleme raporunun özetinin sonuç kısmına bakıldığında iş  kazalarının nedenleriyle ilgili şu tespitlerin yapıldığı görülmektedir:

"- Taşeronluk/alt işverenlik uygulaması; üretim zorlaması; teknik nezaretçilik vb. işletme içi denetim uygulamaları ile ilgili sorunlar; kamu birimleri denetimlerinin etkin olmaması; risk değerlendirmesi yapılmaması; geçmiş kazalardan ders alınmaması; grizu riskine karşı önlemlerin yetersiz olması; kontrol ve degaj sondajlarının yeterince yapılmaması; delme-patlatma işlemindeki düzensizlikler; çalışanlarda CO maskesi bulunmaması; gaz izleme ve ikaz sistemlerinin yetersizliği; havalandırma yetersizliği; grizu emniyetli elektrikli cihaz ve ekipmanlar ile ilgili sorunlar; nefeslik-kaçamak yolu ile ilgili yetersizlikler; tahkimat ile ilgili eksiklikler; tahlisiye hizmetleri ile ilgili sorunlar; maden işletmelerinde gözetim (iç denetim) hizmetlerinin yetersizliği; mesleki eğitim ve iş güvenliği kültürü noksanlıkları.”

Rapora göre, "Maden işletmelerinde iş sağlığı ve güvenliği yönünden istenilen sonuçların alınması için denetim periyot ve süreleri, denetimin içeriği, denetim sürecinin etkisizliği, kontrol denetimlerinin yeterince yapılmaması ve müeyyidelerin yetersizliği ile bağlantılı temel sorunların giderilmesi, kurumsal yapıların görev çakışmasını ortadan kaldıracak şekilde yeniden düzenlenmesi, denetim ve denetim sonuçlarına bağlı karar alma süreçlerinin hızlandırılması ve etkinliğinin artırılması gerekmektedir." 

Kazaların Önlenmesi ve Kayıpların Azaltılması İçin Yapılması Gerekenler

Maden Mühendisleri Odası uzmanları tarafından Soma faciasıyla ilgili olarak hazırlanan raporda da İşveren şirket, ruhsat sahibi ve ilgili devlet kurumları tarafından etkin denetimlerin sağlanamadığı ve işçi ölümlerinin asıl nedeninin, mevzuatın yetersizliği değil, taşeronlaşma, rodövans vb. yanlış politikalar olduğu belirtilmektedir. Üretimin, teknik ve alt yapı olarak yetersiz, deneyim ve uzmanlaşmanın olmadığı kişi ve şirketlere bırakılması, buna ek olarak kamusal denetimin de yeterli ve etkin bir biçimde yapılamaması, iş cinayetlerinin ve ölümlerin misli olarak artmasına neden olmuştur. Daha fazla kar hırsı ile yapılan üretim zorlamaları, uzun çalışma süreleri, sağlıksız çalışma ve barınma koşulları, çalışanların sosyoekonomik durumları bu faciaların oluşmasına katkıda bulunmuştur. 

Raporlardaki tespitler, eksik olmakla birlikte madencilik sektörünün gerçek sorunlarıdır. Madencilik sektöründe iş kazalarının yaşanmaması, kazalar yaşansa da can kayıplarının en aza indirilebilmesi için denetim birimleri ve meslek kuruluşlarının görüşlerinin dikkate alınması ve çalışmaların tüm sektör bileşenleriyle birlikte yapılması ve denetim sonuçlarının uygulanmasının çok sıkı takip edilmesi hayati önem taşımaktadır. Bu acıların tekrar yaşanmaması için, başta Başbakan Erdoğan olmak üzere tüm yetkilileri suçu başkalarına atmadan sorumluluklarını üstlenmeye ve bir an önce gerekli tedbirleri almaya davet ediyorum.

Madenlerde Güvenlikle İlgili ILO Sözleşmesi Onaylanıp Hayata Geçirilmeli!

Madencilik alanındaki sendikalar, meslek örgütleri ve uzmanlar yapılması gerekenleri yıllardır söylüyor. Buna göre; AKP Hükümetinin ilk olarak, Uluslararası Çalışma Örgütü'nün (ILO) 176 numaralı "Madenlerde Güvenlik ve Sağlık Sözleşmesi"ni imzalayıp TBMM’de onaylanmasını sağlaması gerekiyor. Şu ana kadar 24 ülkenin onaylayıp yürürlüğe koyduğu bu sözleşme maden işletmesi sahiplerine ve hükümetlere önemli sorumluluklar getiriyor. Sözleşme işverenlere kazaları önlemek için her türlü önlemi alma, işçileri bilgilendirme ve eğitme yükümlülüğü getiriyor. İşverenler riski kaynağında bertaraf etmek, güvenli çalışma sistemleri tasarlamak, kaza riskleriyle ilgili işçileri bilgilendirmek ve kaza olduğunda gerekli tıbbi yardıma ulaşmalarını sağlamak zorunda.

Sözleşme, hükümetlereyse teknik kılavuzların hazırlanması, denetimlerin düzenlenmesi ve kazaların etkili soruşturulması gibi yükümlülükler getiriyor. İşçilerin ve temsilcilerininse kazaları, riskli durumları bildirmek, güvenlik ve sağlıklarına ilişkin koşullara dair bilgi edinmek, güvenlik ve sağlık önlemlerinin karar süreçlerine katılmak gibi hakları ve yükümlülükleri bulunuyor.

 

Gece
Gündüz