0(312) 216 11 09

HSYK, İnternet, MİT, Dersane Yasaları… Hepsi Erdoğan'ın Sivil Darbesi!

17 Aralıktan bugüne kadarki gelişmeler hiçbirimizin tasvip edeceği ya da kolayca kabulleneceği şeyler değildir. Bir yazı okudum diyor ki: "17 Aralık 2013 tarihini paralel devletin tasfiyesinin başladığı süreç veya Tayip Erdoğan'ın kendisine karşı darbeyi önleme tarihi olarak kaydetmekten ziyade, Tayip Erdoğan'ın sivil darbesi olarak kayda geçirecektir." Bunun arkasından da bütün olanları sıralayıp HSYK, İnternet ve MİT Yasası'nın Türkiye'yi bir muhaberat devletine dönüştürerek her türlü kurumu ve bireyi MİT'e "online" olarak bağımlı hâle getireceğini, bir tasarı olarak bunların bir sivil darbenin istinat duvarları olduğunu söylüyor. Kim söylüyor biliyor musunuz? Şimdi AKP’nin "paralel devlet" diye kavga ettiği cemaat gibi, geçmişte beraber olduğu Cengiz Çandar söylüyor. Buradan anlayacağımız AKP operasyonlara karşı savunma ve saldırı silahı olarak Meclis’ten parmak çoğunluğuyla bir sürü kanun çıkarıyor.

 

Yolsuzluğun Kitabını Yazan Başbakan 17 Aralık Operasyonunu da Kitabına Uydurdu!

Başbakan’ı savunmak isteyen AKP’li Milletvekilleri 17 Aralıkta "Konya'daymış." diyordu. Telefonla Konya'dan da konuşulur, Ankara'dan da konuşulur. Yani teknoloji var, dünyanın öbür tarafından da olsa arayabiliriz.  Ayrıca Başbakan Konya’da 13:48’de konuşmaya başlamış. Yani kaydın yapıldığı saat olan 08:02’de Ankara’daymış. 

 

“Montaj” savunmasına da teknik olarak bir açıklama getirelim. Montaj nedir?

 Sözlük açıklamasında diyor ki: " Montaj, ayrı ayrı parça, kayıt veya görüntüleri birleştirerek kullanılacağı işe uygun duruma getirme.” Ama sinemada, fotoğrafta, görüntüde var ama "seste montaj" diye bir şey duymadım. Farkındaysanız savunmalarda “Zinhar böyle hiçbir konuşma geçmemiştir. Sayın Başbakan ne o gün oğluyla konuşmuştur ne başkasıyla konuşmuştur." diyememişlerdir.

 

Peki “Yolsuzluğun tanımı nedir?”  Başbakan "Yolsuzluk" tanımı yapmış: "Ben yolsuzluk deyince şunu anlarım: Devletin kasası soyuluyor mu, soyulmuyor mu?" Yani diyor ki: Özel sektöre bazı işleri kolay yoldan yapıverirsek, usulsüzlük yaparsak bu yolsuzluk olmaz. Siz Başbakan olmasanız, siz bakan olmasanız o işleri kolaylaştırma şansın var mı, yok! Kolaylaştırdığın insana kolaylık sağlarken karşılığını alıyor musun? O zaman "rüşvet" demeyelim, "usulsüzlük" diyelim. Peki usulsüzlük olduğu zaman yolsuzluk da olmaz mı? Yapmamanız gereken bir şeyi hatıra binaen bile yapsanız bu yolsuzluk değil midir? İlla para mı olması gerekiyor? Kardeşiniz için yaptığınız usulen, hukuken mümkün olmayan şeyler yolsuzluk değil midir?
    

Başbakan’dan Rüşvet ve Yolsuzluk İtirafı: “Kriptolu Telefonumu Dinlemişler!”

Başka bir teknik soru daha: "Kriptolu telefon" ne demek? Başbakan dedi ki: "Kriptolu telefonlarımızı bile dinlemişler. Bunlar bu kadar alçak." Başbakan’a soruyorum: kriptolu telefonlarla mı konuşmuş, onları mı dinlemişler? Bu iddia ettiği montajlar o dinlemelerin içinden mi alınmış, onun için mi kızıyor? TÜBİTAK'taki BİLGEM'in Başkanını bundan dolayı mı görevden almış?

Şubat ayının başında görevden alınan TÜBİTAK Başkan Yardımcısı ve BİLGEM Başkanı Dr. Hasan Palaz, "Başbakanın ofisinde bulunan böcekle ilgili raporda tahrifat yapmam istediler, bunu reddettiğim için görevden alındım" sözlerine TÜBİTAK'tan “Hasan Palaz'ın açıklamalarının gerçeklerle hiçbir ilgisi yoktur. Görev değişikliği tamamen idari bir tasarruftur. İddia edildiği gibi anılan raporun değiştirilmesine ilişkin herhangi bir talep gelmemiş olup, iddialar asılsızdır" şeklinde açıklama gelmiştir.

 

“Benim kriptolu telefonlarımı dinlemişler, bize güvenilir telefon vermişlerdi, konuşuyorduk; bu da güvenilir değilmiş." sonucu çıkıyor. Bu dinlemenin kısmen doğru olduğunun itirafı değil midir?

 

Şu soruların cevaplanması gerekmektedir: Bu kriptolu telefon işi nedir, kime kaç tane verilir? Başbakana kaç tane vermişlerdir? Oğlunda da var mıdır? Bu olaylardan dolayı mı TÜBİTAK'ta birkaç kişi birden görevden alınmıştır?

 

TÜBİTAK daha önce ürettiği ve dağıttığı MİLCEP-K1'den şikayetlere ve son günlerde çıkan dinlenme olaylarına karşı Başbakan Erdoğan'a ve diğer bakanlara dinlenemeyen kriptolu telefon dağıtmıştır. Bu telefonların MİLCEP-K1'den daha hızlı ve kullanışlı olduğu ve stratejik bilgilerin cep telefonlarıyla güvenli aktarımının sağlandığı belirtilmiştir. Kapasitesi ve batarya süresi arttırılan ve ekranları da daha geniş tasarlanan cihaz, donanım ve yazılımı yerli olduğu için ‘milli' nitelik taşımaktadır.

 

Türkiye kriptolu cep telefonu üreten 6 NATO ülkesinden biridir. TÜBİTAK'ın ürettiği telefon, iki kişinin yaptığı cep telefonu konuşmasını kripto sayesinde üçüncü kişilerin anlayamayacağı bir formata dönüştürmektedir. Kriptolu cep telefonu, ses ve verileri şifreleyerek güvenlik sağlamaktadır. Bakanların kullanacağı yeni telefonlar MİLCEP-K1'in ardından geliştirilmiştir. Cep telefonuna ilk sahip olan bakanlardan biri de TÜBİTAK'ın bağlı olduğu Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı'nın başındaki isim Nihat Ergün’dür. Kriptolu cihazlar matematiksel bilgiler ses kanalından değil, GSM şebekesinin veri kanalından diğer cihaza aktarılmaktadır. Aktarılan cihazdaki kripto anahtarı, bu matematiksel verileri tekrar sese dönüştürülmektedir.

 

Nasıl ki daha önce Balyoz operasyonu kapsamında benzer iddialar olmuştu. Hani incelemişlerdi de hatırlarsınız CD'nin içerisinde bilgi ve belgeler çıktığı iddia edilmişti. TÜBİTAK'ın da raporu vardı ama hani mahkeme bunu dikkate almamıştı. Geçmiş tarihli programlara gelecek tarihli yüklemeler yapıldığı zaman da bilirkişi incelemişti hatırlarsanız. Dolayısıyla, burada mahkemelerde bilirkişi süreci vardır. Bunları gidip bilirkişilere inceletmek lazım. Peşinen montaj olarak kabul etmek de doğru değildir.

 

Çözüm “Paralel Devlet”i Günah Keçisi Yapmak Değil, AKP’nin İktidarı Terk Etmesidir!

AKP’ye sesleniyorum: İddia ettiğiniz sözde “paralel devlet” ile topuyla, tüfeğiyle mücadele etmek için HSYK, İnternet, MİT Yasası çıkardınız. Öte yandan gerçek “paralel devlet” Güneydoğu’da kurulmuş, devlete rest çekiyorlar. "Biz özerkliğimizi ilan ettik." diyorlar. Onunla niye mücadele etmiyorsunuz? Niye müzakereye başladınız?

 

Burada bir sorun varsa, paralel devlet orada oluşmuşsa, dinlemeleri yapıyorsa onun müsebbibi sizsiniz. TÜBİTAK'taki gibi, MİT'e yetki verdiniz, her şeyi MİT izliyor. MİT'in içinde olmadıklarından emin misiniz? Acaba yerleşememişler mi, yoksa orada da adamları var mıdır? Yarın oradan da paralel devlet çıkarsa MİT'i de tamamını kapatıp onları da mı görevden alacaksınız? Dolayısıyla bu yolsuzlukların üzerine gidelim, peşinen tavırlı olalım demiyorum ama bunların da açıklanması için bir komisyon kurup inceleyelim.

 

Dinlemelerle ilgili "7 bin kişi dinlenmiş." diye manşet haberler var. Günaydın! Siz hangi devleti yönetiyorsunuz? Hangi hükûmetin bakanısın? Hangi hükûmetin Başbakanısın? Bu kadar süredir bunlar oluyor da siz hakikaten bilmiyorsanız tası tarağı alıp gitmeniz lazım! Biliyor da eğer ortak oluyorsanız, suça ortaksınız demektir.

 

Sonuç olarak; HSYK, İnternet, Torba, MİT ve dershanelerle ilgili yasaların hepsinin Tayyip Erdoğan’a karşı darbe değil, tam tersine Erdoğan’ın rüşvet ve yolsuzlukların üstünü örtmek için yaptığı sivil darbenin unsurlarıdır. Başbakan ve oğlu arasındaki ses kayıtlarının montaj olduğu iddialarının da gerçekçi olmadığı ortaya çıkmıştır. Başbakan aslında kriptolu telefonlarının dinlediğini kabul etmiş ve bununla ilgili TÜBİTAK çalışanlarının da görevden alınması da dinleme kayıtlarının gerçek olduğunun itirafı olmuştur. Başbakan sözde paralel devlet suçlamaları ve her olaya günah keçisi aramakla bu olayların üstünü örtemeyecektir. Çözüm Başbakanın bir an önce istifa etmesinde ve AKP’nin iktidarı terk etmesindedir.

Gece
Gündüz