0(312) 216 11 09

Doç. Dr. Mehmet GÜNAL

Recep Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı olduktan sonra da eski alışkanlıklarını devam ettiriyor. Ne Anayasa ne Kanun hiçbir şey tanımıyor ve alenen suç işlemeye devam ediyor. Bu aralar “paralel” takıntısı nedeniyle Bank Asya’ya takmış durumda.  Diğer bir takıntısı da kredi derecelendirme kuruluşları!

Bilindiği gibi, uluslararası kredi derecelendirme kuruluşları Moody's ve Fitch, Türkiye'nin kredi notunu "yatırım yapılabilir" olarak değerlendiriyor. Kredi notunun görünümü ise Fitch tarafından "durağan", Moody's tarafından ise "negatif" olarak açıklanmıştı. Moody’s Ağustos ayında yapacağı beklenen not açıklamasını ertelemiş ve 3 Ekime bırakmıştı. Erdoğan Başbakan iken “Gezi Olayları” sonrasında “faiz lobisi” diye çıkıştığı gibi, bu sefer Cumhurbaşkanı olarak “rating şirketlerine” aynı tepkiyi gösterdi ve “gerekirse ilişkiyi keseriz” dedi.

Not açıklamalarıyla ilgili olarak Erdoğan “Türkiye'deki istikrara yönelik içeriden ve dışarıdan yapılan algı operasyonunun bir hedefi de ekonomi. Bugün aynı bayat senaryo uygulanmak isteniyor. Belli kredi derecelendirme kuruluşları üzerinden olumsuz değerlendirmelerin yapıldığına şahit oluyoruz.” dedi.

Erdoğan TÜSİAD İstişare Toplantısı ve TESK’de yaptığı açıklamalarda son dönemde verilen kredi notlarının ekonomi ve bilimsellikten uzak, teknik alt yapısı olmayan, siyasi karar olduğunu söyledi. Bu Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın günah keçisi arama çabasının devam ettiğini gösteriyor. Daha önce de dile getirdiğimiz gibi frenciler-gazcılar yani Gülcüler-Erdoğancılar çekişmesi hala devam ediyor. İşine gelmediğinde Erdoğan kendi bakanlarını bile ağır şekilde eleştirmişti.

Siyasi Risk Ülke Kredi Notunun Önemli bir Unsurudur!

Kredi derecelendirme kuruluşu ne iş yapar? Neden Türkiye’ye ile ilgili not açıklar? Hangi konularda derecelendirme yapar, bu kuruluşlara kimler başvurur,  kredi notu ne için lazımdır?  Öncelikle bu soruların cevaplandırılması lazımdır. Kredi derecelendirme kuruluşları adı üstünde sizin kredibilitenizi değerlendirir. Kredi verilebilir mi değil mi onu ölçer. İstendiğinde ülkelere, bankalara, şirketlere, özel sektöre tahvil çıkaracak bütün kuruluşlara bunu yaparlar. Borçlanmak için çıkardığınız tahvillerin, bonoların alımında sizin ne kadar güvenilir olduğunuzu, yatırım yapmak için uygun olup olmadığını değerlendirir. Şirket, banka ve ülke ratingi vardır.

Ülke ratingi kısa, orta ve uzun vadeli döviz ve TL cinsinden yükümlülükleri açısından ayrı ayrı değerlendirme yapılarak belirlenir. Yani bu derecelendirme kuruluşları bize durup dururken kendiliklerinden not vermezler. Geçen yıl Standard & Poor’s (S&P) ile ilişkiler kesilmişti. Şimdi de “Başbakana söylerim, Moody’s ve Fitch ile ilişkileri keseriz” demesi uluslararası yatırımcıların Erdoğan rejimine güvenini arttırmadığı gibi azaltır. Anlaşmayı bozduğunuz zaman sadece Hazine ile anlaşması bitecek ve ücret yatırmayacaksınız. Türkiye’ye yatırım yapacak bir şirket isterse yine o rating kuruluşu size not vermeye devam edecektir!

Zaten Türkiye’deki bu kredi notu tartışması yeni de değildir. Bu tartışmalar zaman zaman olur, ama niye bu kuruluşların notuna muhtaç hale geldiğimizi sorgulamamız lazım. Çünkü bu kuruluşlar sadece büyüme rakamımıza göre ekonomik ve finansal risk analizi yapmazlar,  aynı zamanda ülkedeki ekonomik ve siyasi belirsizliğe göre not verirler. Ülke ratinginde de en önemli etkenlerden bir tanesi siyasi risktir. İşte bu yüzden Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın söylediklerinden dolayı notumuzu düşürebilirler.

Hukuku ve Kanunları Takmamak En Büyük Risktir!

Eğer siz Başbakan veya Cumhurbaşkanı olarak hukuka uymazsanız, özelleştirmede Anayasa Mahkemesinin iptallerinin gereğini yerine getirmek yerine, buna uymamak için yeniden kanun çıkarırsanız, Kamu İhale Kanununda sürekli değişiklik yapar ihale bittikten sonra rekabete aykırı şekilde birilerinin lehine adrese teslim düzenleme yaparsanız, vatandaşın dava açma hakkını elinden alırsanız size ve sizin hukuk sisteminize güven duyulmaması çok normaldir. Erdoğan “Bunlar kötü niyetli, kumpas kuruyorlar,  algı operasyonu yapıyorlar” derken öbür taraftan kendi yaptığını itiraf etmiş oluyor.  Bugün paralel diye yaftalayarak halka açık bir şirket olan Bank Asya’ya algı operasyonunu kendileri yapıyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Bank Asya için banka için “O banka şu anda batmış zaten. Fakat bu, taşıma suyla ayakta durmaya çalışıyor."  diyerek kötülüyor ama diğer bankalar ile ilgili algı operasyonu var kriz çıkarmaya çalışıyorlar diyor. Erdoğan veya Davutoğlu kendilerini desteklemeyen bazı işadamlarının bankalarına veya diğer şirketlerine de benzer operasyonları yaparsa ne olacak? Uluslararası kuruluşlar sizin bu hukuksuzluğunuzu tabii ki not eder ve sizin önünüze koyar.  

Sorun Bank Asya ve Rating Şirketleri Değil, AKP ve Erdoğan’dır!

Şu anda Bank Asya ile ilgili yorum yapmak ne Cumhurbaşkanı ne Başbakan ne Bakan Babacan’ın işi değildir. BDDK’nın kurulu var ve kanuna göre onların karar vermesi gerekiyor.  İşte Erdoğan’ın bu yaptığından dolayı ekonominin önce finans kesimi, sonra geneli etkileniyor, bankacılık sektörü riske giriyor ve siyasi risk artıyor. Erdoğan Bankacılık Kanununa göre suç işlemektedir. Türkiye’ye yatırım yapacak insanlar bu siyasi riski dikkate alırlar. Zaten kıt olan tasarruflar bankalara gelmez ise krizi tetikleyecek bir gelişmeye yol açabilir.

Siz ülke olarak, dış borca bağımlı hale geldiyseniz ve cari açığın çok büyük kısmını portföy yatırımı ile karşılıyorsanız, yabancı fiziki sermaye yatırımı gelmiyorsa ratingcilerin notuna muhtaçsınız demektir. Borcu borçla kapatarak, tasarrufları artırmadan, tüketim ve ithalata dayalı ekonomik yapıyı sürdürmek mümkün değildir. Maalesef Türkiye’yi bu duruma 12 yıllık AKP iktidarı getirdi. Sadece rating kuruluşlarına göstermelik rest çekmekle gerçeklerin üstünü örtmek mümkün değildir. Artık, AKP Hükümetinin kendi bakanları bile bu gidişin sonunun hayır olmadığını ve yapısal önlemler almak gerektiğini söylüyor. Bu eleştirileri sadece biz değil 12 yıldır bakan olan Ali Babacan da söylüyor. Uluslararası finansman ihtiyacımız azalmazsa, üretim ekonomisine geçemezsek, yatırımları artıramazsak, borcu borçla kapatarak tüketim ve inşaat sektörü ile ancak geçici olarak durumu idare edebilirsiniz. İnşaat ve konut sektörüne dayanan ithalata bağımlı büyüme anlayışı sürdürülebilir değildir.

Türkiye İçin En Büyük Risk Cumhurbaşkanı Erdoğan’dır!

Sonuç olarak, Türkiye’de ki en büyük siyasi risk Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kendisidir. Kredi Derecelendirme kuruluşlarına verdikleri notu beğenmezseniz cevap yazısı yazarsınız. Doğru olmadığını anlatırsınız. Ama Erdoğan’ın “Başbakana söylerim ilişkiyi keser” diyerek yaptığı sadece “şov” dur.

Amerikan Hazinesi S&P şirketiyle mahkemelik oldu ve mahkemede haksız buldukları hususları dile getirdiler. ABD Başkanı “S&P” şirketine çıkıp “sen kimsin?” demedi.  Bizim de ilgili kuruluşlarımızın yapması gereken bu tür bir tavır olmalıydı. Siyasi risk sistemin sağlıklı işlememesinden kaynaklanır. Bu sadece ekonomi değil ülke ratingidir. Ülkenin güney komşularının kaos içinde olduğu, bütün Ortadoğu’nun şekillendiği bir ortamda, IŞİD kavgası yaşanırken, yanı başınızda bombalar patlarken Türkiye’ye yatırım yapacak olan uluslararası yatırımcılar tabii ki bu hususları dikkate alacaktır ve bunlar kredi notumuzu etkileyecektir.

Onlar da kredi derecelendirme kuruluşlarına doğal olarak Türkiye’nin notunu soracaklardır.

“Verilen notlar güvenilir mi, hak ettiğimiz notlar mı” diye eleştirilebilir, ama bunun kavga ettiğimizde değil gerçek bir sorun varsa daha önce gündeme gelmesi ve kriterler üzerinden tartışılması lazımdı. 12 yıldır iktidarda olan AKP zamanında notumuz hiç “A” düzeyine çıkmadı! Notumuz bir kademe düşünce veya görünümü değişince kavga etmek yerine normal zamanda Türkiye’nin notuna ilişkin tartışmaları yapmak ve itirazlarımızı meşru zeminde dile getirmek daha doğru bir yaklaşımdır.

Algıyı kıralım derken Erdoğan’ın kendisi farkında olmadan o algının unsuru haline gelmektedir. Bir gün söylediği diğer günkü söyledikleri ile örtüşmüyor! Erdoğan 12 yıllık iktidar döneminde ekonomide yaşanan ve kendi bakanlarının da itiraf ettiği başarısızlığının üstünü örtmeye çalışıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın  kendisi Türkiye için ekonomik ve siyasi bir risktir! Bu gidişle Erdoğan önce bankacılık siteminde yol açacağı krizle bankaları sonra da ülkeyi batırabilir. Bizden uyarması!

Gece
Gündüz