0(312) 216 11 09

Dr. Mehmet GÜNAL

I – TL’DEN SIFIR ATMA KONUSUNDA GELİŞMELER

Para biriminden sıfır atma, yüksek enfalsyonu önlemeye yönelik istikrar programı uygulayan bir çok gelişmekte olan ülkede uygulanmıştır. Uzun süredir enflasyonla yaşayan Türkiye’de de dönem dönem TL’den sıfır atılması tartışılmıştır. Ancak, enflasyonu önleyecek bir program uygulanamadığı için bu tartışmalar da gündemden düşmüştür.

Türkiye'de sıfır atma tartışması 1983'te o dönemin Maliye Bakanı Adnan Başer Kafaoğlu'nun TL'den üç sıfır atılması önerisiyle başlamış ve daha sonra da Özal Hükümeti'nin hazırladığı tasarı yasalaşmamıştır.[1] 1994'te ve 1996'da TL'den sıfır atılması tartışmaları yapılmakla birlikte, gerçekleştirmek mümkün olmamıştır.

TL’den sıfır atma konusunda son günlerde artan tartışmalara temel olan ilk somut öneri, Merkez Bankası Başkanı Gazi Erçel tarafından 23.6.1998 tarihinde katıldığı Ankara Sanayi Odası Meclis toplantısı sırasında dile getirilmiştir. Erçel, TL’den beş sıfır atılması ile ilgili yedi maddelik bir kanun tasarısı hazırlandığını ve tasarının yasalaşması halinde 1 Yeni Lira’nın 1 Euro’ya eşit olacağını ifade etmiştir. Teknik hazırlıkların başladığını belirten Erçel, enflasyonun % 20-30’lara düşmesiyle bu uygulamanın başlayabileceğini ve IMF ile yapılacak 18 aylık anlaşma sonunda enflasyonun % 20’ye indirilmesinin mümkün olabileceğini belirtmiştir.

Ancak, 1998 yılının Temmuz ayında IMF ile Yakın İzleme Anlaşması imzalanmasına rağmen, 1999 yılında yaşanan seçim nedeniyle enflasyonu düşürmek mümkün olmamış ve % 65’ler düzeyinde kalmıştır. Dolayısıyla, TL’den sıfır atma olayı da bir süre rafa kalkmıştır. Yeni kurulan hükümetin ekonomik istikrar politikalarına uygun olarak ve 1998 Temmuz ayında imzalanan Yakın İzleme Anlaşması’nın devamı olarak Aralık 1999’da IMF ile üç yıllık bir “Stand-By” anlaşması imzalanmıştır. Bu anlaşmanın temel amaçları;

1) Tüketici enflasyonunu, yapısal reformlarla desteklenen birbirleriyle tuatrlı, güçlü, itibarlı ve süreklilik arz eden maliye, gelir, para ve kur politikalarının eşgüdümlü uygulanması ile 2000 yılı sonunda % 25’e, 2001 yılı sonunda % 12’ye ve 2002 yılı sonunda % 7’ye indirmek,

2) reel faiz oranlarını makul düzeylere düşürmek,

3) Ekonominin büyüme potansiyelini artırmak,

4) Ekonomideki kaynakların daha etkin ve adil dağılımını sağlamaktır.

Programın amacına uygun olarak bazı yapısal önlemler alınmış ve enflasyonun düşürülmesine ilişkin kararlılık sayesinde beklentiler de bu yönde değişmiştir. İlk üç aylık enflasyon rakamlarına bakınca, % 25’lik yıl sonu hedefinin tutturulması zor gözükse de enflasyonda önemli bir düşüş olacağı kesindir. Ayrıca, ilk iki aydaki –özellikle de Ocak ayındaki- artışta 1999 Aralık ayı sonlarında kamu mallarına yapılan aşırı zamların gecikmeli etkisinin önemli payı olduğu ve yaz aylarından itibaren enflasyonda yaşanacak mevsimlik gerileme de dikkate alınırsa, programın bir ölçüde başarılı olacağı söylenebilir.

Bu çerçevede, TL’den sıfır atma tartışmaları son günlerde yeniden başlamıştır. Para Dergisi’nin Nisan 2000 sayısında çıkan bir haberde, Merkez Bankası’nın TL’den sıfır atılması yönünde bir kanun tasarısı hazırladığı ve bu konuda Merkez Bankası’nın koordinasyonunda bir kurul oluşturulduğu belirtilmektedir. Habere göre, TL’den sıfır atılacak ve tasarı yasalaşırsa uygulama 1 Ocak 2001’den itibaren başlayacaktı. Bu haber 25, 26 ve 27 Mart 2000 tarihli bazı gazetelerde de yer aldı ve konu kamuoyu tarafından tartışılmaya başlandı.

Son olarak, 25.4.2000 tarihinde yapılan Merkez Bankası Olağan Genel Kurul toplantısında ve toplantı sonrası basına yaptığı açıklamada Başkan Gazi Erçel bu konuya açıklık getirdi. Erçel, TL’den sıfır atılması yolundaki teknik çalışmaların devam ettiğini ve bu konudaki yasa tasarısının hazırlandığını ve tasarının yasalaşması halinde 2001 yılı başında uygulamaya başlanabileceğini, teknik bir gecikme olursa da 2002 yılının başında başlanabileceğini söyledi. Bunun üzerine konu bürokratlar, akademisyenler ve medya tarafından tartışılmaya başlandı.

Kısacası TL’den sıfır atma, para otoritesi olan Merkez Bankası Başkanı’nın resmi açıklamasıyla tekrar gündemimize girmiş bulunmaktadır.

 

II - DÜNYADA SIFIR ATMA UYGULAMALARI

Yüksek enflasyon yaşayan birçok ülke, uygulanan istikrar programlarının bir parçası olarak para birimlerini yenilemiş ve paralarından sıfır atmışlardır. Gelişmiş ülkelerden Almanya ve Fransa II. Dünya Savası sonrasında yaşanan yüksek enflasyon nedeniyle paralarından sıfır atmışlardır. Paradan sıfır silme en çok gelişmekte olan Latin Amerika ülkelerinde görülmüştür. Özellikle Arjantin ve Brezilya 1970'lerden sonra birçok kez sıfır atma operasyonu gerçekleştirmişlerdir. Arjantin en son 1990'da ilan ettiği 1 USD = 1 Peso kurunu hala korumaktadır. Ayrıca, 1985'te uyguladığı istikrar programı çerçevesinde İsrail de Yeni Şekeli piyasaya sürerek dolar kurunu sabitlemiştir.  Son yıllarda ise, Ukrayna (1996), Rusya (1998) ve Bulgaristan (1999) paralarından sıfır atarak yeni para birimleri ilan ettiler.[2] Bu ülkelerden, parasından beş sıfır atan Ukrayna uygulamayı başlatmak için aylık enflasyonun % 1'in altına inmesini beklemişti. Bu durum sıfır atmanın zamanlaması açısından ilginç bir örnek teşkil etmektedir.

III – SIFIR ATMANIN GEREKLİLİĞİ VE ZAMANLAMASI

Sıfır atmak ekonomik olarak gerekli midir? Bu soruya, olumlu katkısı olacaksa elbette gereklidir diyebiliriz. Etkinin boyutu zamanlamaya ve ekonomideki gelişmelere bağlı olmakla birlikte, Türkiye ekonomisinin içinde bulunduğu makroekonomik ortamda sıfır atmak gereklidir denilebilir. Aslında sıfır atma yeterli bir şart değildir. Sadece istikrar programı uygulamasının bir unsurudur. Uzun süredir % 70’ler düzeyinde kalan enflasyona ilişkin beklentilerin kırılması ve TL’ye olan güvenin tesisi açısından sıfır atmak gereklidir.

EMİSYON HACMİ VE KUPÜRLERDE GELİŞMELER

YIL

EMİSYON HACMİ

TEDAVÜLDEKİ EN

BÜYÜK KUPÜRLÜ PARA

1980

278 Milyar TL

1.000 TL

1990

14.3 Trilyon TL

50.000 TL

1995

223.9 Trilyon TL

1.000.000 TL

2000*

2,740 Trilyon TL

10.000.000 TL

(*) 12.5.2000 tarihi itibarıyla.

Türkiye ekonomisi için dönüm noktası olan 1980 yılında sadece 278 milyar TL olan emisyon hacmi, 2000 yılı Mayıs ortası itibarıyla 2.7 katrilyon TL’ye çıkmıştır. Öte yandan 1980’de tedavüldeki en büyük kupürlü para 1.000 TL iken 2000 yılında 10.000.000 Tl olmuştur. Yani hem emisyon hem de en büyük kupürlü para onbin misli büyümüştür. Bu TL’deki aşınmayı açıkça göstermektedir. Dolayısıyla, TL’den sıfır atmanın hem psikolojik hem de hesap kolaylığı açısından etkisi olacağı için bu işlem gereklidir, ancak tek başına yeterli değildir.

Bir para biriminden sıfır atmanın istenen sonucu verebilmesi ekonomik ve psikolojik şartlara ve zamanlamaya bağlıdır. Acaba sıfır atmak için zamanlama doğru mu? Merkez Bankası Başkanı Gazi Erçel Haziran 1998'de yaptığı açıklamada, enflasyonun % 20-30 civarına inmesiyle söz konusu uygulamanın başarılı olabileceğini vurgulamıştı. Erçel, Nisan 2000'de yaptığı açıklamada da enflasyon oranının % 20'ler seviyesine ineceğine kanaat getirmeleri halinde uygulamayı önereceklerini önemle belirtmiştir. Yani, ekonomik olarak paradan sıfır atılması için enflasyonun belli düzeylere inmesi gereklidir. Erçel, istikrar programının 2000 yıl sonu hedefinin % 25 olan enflasyon rakamına atıfta bulunmuş ve tutturulacağına inanılması halinde uygulamanın başlayabileceğini söylemiştir. Ancak, birçok iktisatçı sıfır atma uygulaması için enflasyonun tek haneli rakamlara inmesini gerekli görmektedir.

Öte yandan, Ocak 2000-Haziran 2001 arasında uygulanacak kur programı, 2000 ve 2001 yılı için öngörülen enflasyon rakamına göre belirlenmiş durumda ve enflasyonun kur artış hızına göre daha hızlı arttığı, yani TL'nin değer kazanacağı dikkate alınırsa Haziran 2001'den itibaren uygulanacak band uygulaması döneminde TL kurunda ani artışlar olabilecektir.

Bu çerçevede, yıl sonunda gerçekleşecek enflasyonun önemli ölçüde düşmekle birlikte hedeflenen düzeyde olmaması ihtimalini, enflasyonda gerçek düşüşün 2001'de gerçekleşebileceği ve kurun da 2001 sonuna kadar dengeye oturacağı dikkate alınırsa, TL'den sıfır atma için en uygun zaman 2002 yılı başı gibi görünmektedir. Ancak, gerekli altyapı çalışmalarının yapılması ve ilgili kurumlarla koordinasyonun sağlanarak gerekli önlemlerin önceden hazırlanması gerektiği için tartışmaların şimdiden yapılması yerindedir.     

IV - ETKİLERİ VE ALINACAK ÖNLEMLER

Yeni Lira uygulamasının çeşitli etkileri olması kaçınılmazdır. Bu etkilerin negatif olanlarının giderilmesi için de şimdiden ön çalışmalar başlamıştır. Dünyanın, dolar paritesine göre en çok sıfıra sahip parası olan TL'den sıfır atmanın toplum üzerindeki psikolojik etkisinin yanı sıra hesaplar üzerinde hem olumlu hem olumsuz etkisi olacaktır. Liradan sıfır atılması, uzun yıllardır enflasyonla yaşamaya alışmış Türk halkı üzerinde olumlu bir etki yaratacak  ve enflasyonist beklentiler üzerinde de etkili olacaktır. Ayrıca, Yeni Lira' nın değerinin 1 dolar ya da 1 Euro' ya eşit hale gelmesi Liraya olan güveni artıracak ve para ikamesinin -diğer adıyla dolarizasyonun- azalmasına yol açacaktır.

Yeni Lira uygulamasının hesaplar üzerindeki etkisi ise iki yönlüdür. Hesaplamalarda kullanılan aşırı sıfırların getirdiği yük azalacak, tablolar ve formlar sadeleşecek, hesaplamalar kolaylaşacaktır. Zaten bir çok kurum fiilen üç sıfır atmış durumdadır. 

Öte yandan, TL' den YTL' ye dönüşümlerde ise problemler yaşanacaktır. Bu kargaşanın önlenmesi için, süresi geçiş süresi boyunca eski ve yeni birimler cinsinden ödemelere ilişkin yasal düzenleme yapılması gerekmektedir. Başta, Ticaret Kanunu, Borçlar Kanunu, Sermaye Piyasası Kanunu, Bankalar Kanunu ve Vergi Kanunu olmak üzere parasal hüküm taşıyan sözleşme ve taahhütler ile borç-alacak ilişkilerini düzenleyen bir çok kanundaki miktarları yeniden düzenlemek üzere yasal değişiklik yapılması gerekmektedir. Ayrıca, fiyat etiketlerinde yaşanacak kargaşayı önlemek için, belli bir süre boyunca eski ve yeni lira cinsinden etiketlerin aynı anda asılması zorunlu hale getirilmelidir.

Yeni Lira uygulamasının bankacılık sektörü üzerindeki etkileri ise önceden önlem almayı gerektirmektedir. Gazetelerde yer alan haberlere göre, bu konuda bir koordinasyon kurulunun oluşturulduğu ve ön çalışmalara başlandığı anlaşılmaktadır. Bankalar açısından en önemli sorun, yeni basılacak madeni paranın sayılması ve taşınması ile bilgi işlem sistemlerinde Kuruş' un yeniden düzenlenmesidir. Bankaların para sayma makinalarının yenilenmesi gerekmektedir ki bu önemli bir maliyet unsurudur. Ayrıca, "Kuruş" içeren yeni yazılım geliştirme de ayrı bir külfet yükleyecek ve zaman alacaktır.

T.C. Merkez Bankası' nın da bazı önlemler alması ve hazırlıklar yapması kaçınılmazdır. Bu konuda çalışmaların yapıldığı ve komisyonlar oluşturulduğu söylenmektedir. Ancak, konu basit bir konu değildir. Sıfır atmanın kanunlaşmasıyla birlikte bir emisyon grubunun tamamen yenilenmesi ve bu banknotların eskileriyle değiştirilmesi gerekmektedir. Yani, mevcut on milyon, beş milyon, bir milyon, beş yüz bin, ikiyüz elli bin ve yüz bin liralık banknotların yerine 1, 5, 10, 20 liralık yeni banknotlar basılacaktır. Kabaca, 1 milyarın üzerinde banknot basılması gerekmektir. Ayrıca kuruş kullanımına geçileceğinden Darphane Genel Müdürlüğü'ne de çok önemli görev düşmektedir. 1, 5, 10, 25 ve 50 kuruşluk madeni paraların basımı ve dağıtımı hem maliyetli, hem zaman gerektiren bir husustur.

SONUÇ

Liradan sıfır atılmasının olumlu ve olumsuz etkileri söz konusudur. Hesap kolaylığı ve işlem kolaylığının ötesinde, TL' ye olan güvenin yeniden sağlanmasına katkıda bulunması ve enflasyonist beklentilerin kırılmasında etkili olması beklenmektedir. Ancak, yapısal önlemlerin alınmaması durumunda, enflasyon % 20' lere düşse de tekrar yükselmesi durumunda TL' ye olan güvenin kaybolması ve para birimine kısa sürede yeni sıfırlar eklenmesi riski de söz konusudur.

Sonuç olarak, TL' den sıfır atma, başlı başına enflasyonu önleyici bir unsur değil, istikrar politikasının tamamlayıcı bir unsurudur. Zamanlaması iyi yapıldığı takdirde, olumlu psikolojik etkisi olabilir. Ve TL' ye olan güven yeniden tesis edilerek, Türkiye'deki dolarizasyon önlenebilir ve enflasyonist beklentiler kırılabilir. Bu çerçevede, yapılması gereken hazırlıklar, alınacak önlemler ve ekonominin gidişatına göre enflasyonun ancak 2001 yılı sonlarında istenen düzeye ineceği ve 2001 yılı ortasından itibaren döviz kurunun bir band içerisinde dalgalanmaya bırakılacağı dikkate alındığında, en uygun zamanın 2002 yılı başı olduğu söylenebilir. Ayrıca bu süre içinde gelir ve harcama politikalarında da iyileşme sağlanabilecek ve yeni Türk Lirasının değeri daha kalıcı olabilecektir. Kısacası, gerekli önlemlerin alınması ve zamanlamanın doğru olması halinde TL'den sıfır atılması enflasyonun önlenmesi ve TL'ye olan güvenin tesisi açısından olumlu bir gelişm

 

[1] Bu konuda, 7.5.2000 tarihli Milliyet gazetesinin ekonomi sayfasına bakılabilir.

[2] Ülke uygulamaları için bkz. 7.5.2000 tarihli Milliyet gazetesi ve 30.4-6.5.2000 tarih, 2000/18 sayılı Ekonomist Dergisi. 

Gece
Gündüz